Tarkovski sinemasını sevenler için kaçırılmayacak bir buluşma olan bu film, yönetmenin nazik, düşünceli ve derin evrenine sevgiyle yapılmış içten bir ziyaret aynı zamanda.
Tarkovski sinemasını sevenler için kaçırılmayacak bir buluşma olan bu film, yönetmenin nazik, düşünceli ve derin evrenine sevgiyle yapılmış içten bir ziyaret aynı zamanda.
Filmde, İkinci Dünya Savaşı sırasında babasını savaşta kaybetmiş, annesi ve kızkardeşi ise Naziler tarafından kurşuna dizilmiş 12 yaşındaki İvan’ın esir kampından kaçmayı başarması üzerine gelişen olaylar anlatılır.
1957 yılında geçen Gece Bekçisi'nde, eski bir Nazi subayı olan Max'in gece bekçisi olarak çalıştığı otele, kendi yönetimindeki toplama kampından hayatta kalan tek kişi olan Lucia’nın ziyaretiyle su yüzüne çıkan bastırılmış geçmiş ve arzu konu edinir.
Orta yaşlı entelektüel Alexander bir yaz akşamı İsveç’in tenha bir kırsal bölgesinde yer alan evinde ailesi ve arkadaşlarıyla doğum gününü kutlamaktadır. Bu sırada nükleer çatışma çıktığını duyuran televizyon haberini görürler. Televizyon kapatılır...
Gösterildiği yıl Cannes Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü ile dönen Solaris, Polonyalı bilim-kurgu yazarı Stanislaw Lem’in aynı adlı romanından uyarlanmıştır.
Yönetmen: Andrey Tarkovski
Yönetmenin “filmsel bir şiir” olarak tanımladığı Ayna, Andrey Tarkovski’ye özgü bir otobiyografi.
Müziklerini tanınmış İtalyan besteci Ennio Morricone’nin yaptığı Yamyamlar Yılı, Liliana Cavani’nin bağımsız ilk filmi olma özelliği taşır ve yönetmenin diğer filmlerinde de etkisini gösterecek sinema dili ile seyirciyi tanıştırır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da geçen film komedi gibi başlasa da giderek yoğun bir melodrama dönüşüyor. Film, Maiah Manser tarafından özel bestelenmiş orijinal müzik kaydı ile gösterilecektir.
Filmin yönetmeni Carl Theodor Dreyer oyuncularını deyim yerindeyse yoldan toplar: metrodan, dükkânlardan, kafelerden, barlardan. Yalnızca evin beyini oynayan Maurice Schutz ile kızı Léone’yi oynayan Sybille Schmitz profesyoneldir.
Film, 1880’lerde dönemin ahlâkçılığından ve doğmakta olan faşizm dalgasından özgürleşme arzusu ile birbirlerine tutunan Friedrich Nietzsche, yakın arkadaşı Paul Rée ve psikanalist-yazar Lou Andreas-Salomé arasındaki yoğun üçlü dinamiğe odaklanır.
15. yüzyılın başlarında kıtlıklar, savaşlar arasında zanaatını icra etmeye çalışan bir ikon ressamı olan Rublev’i baskıcı bir rejim ve vahşi bir düzende sanatsal özgürlüğün temsili olarak sunan Tarkovski de baskılara karşı kendi mücadelesini vermekteydi.
İnsanın derinliklerine doğru bir yolculuğa dönüşen İz Sürücü, Tarkovski’nin sakin ve şiirsel diliyle çok katmanlı insan varoluşuna dair güçlü bir sorgulama... Filmde her kare bir fotoğraf sanatçısının elinden çıkmışçasına büyüler.