İstanbul Muhtarlar Federasyonu Başkan Aykurt Nuhoğlu’nu Ziyaret Ettiler.

Kadıköy’de Mitolojinin Yeniden Yazımı Tartışıldı
TESAK’taki ‘Medea’dan İfigenya’ya: Mitolojinin Yeniden Yazımı’ başlıklı etkinlikte, yazar ve tiyatro yönetmeni Sophie Dionysopoulou ile akademisyen Esra Dicle, mitlerde kadın karakterlerin dönüşen temsillerini ele aldı.
Kadıköy Belediyesi Tarih, Edebiyat Ve Sanat Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen “Medea’dan İfigenya’ya: Mitolojinin Yeniden Yazımı” başlıklı etkinliğin konukları, Yunanistan’dan gelen şair-yazar ve tiyatro yönetmeni Sophie Dionysopoulou ile Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Dr. Esra Dicle oldu. Moderasyonu ise Cenk Gündoğdu üstlendi.
Medea, İfigenia Ve Eurydice
Sophie Dionysopoulou, Sahne Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan yeni kitabı “Medea ve İfigenia Euripides Sokağı’nda” üzerinden mitolojiye bakışını paylaştı. Mitolojinin temelinde kolektif hafızadan beslenen arketiplerin bulunduğunu belirten Dionysopoulou, “Mitoloji arketipleri kullanır; bilinçdışına dayalı olarak önce destana, ardından trajediye ilham verir. Ancak ilgilendiğimiz durum, trajedi ve modern tiyatro geliştikçe bu arketipler çoğu zaman dönüşür, küçülür ya da bilinçli olarak yıpratılır,” dedi.
Yunan mitolojisinin en çarpıcı figürlerinden biri olan Medea üzerinden örnek veren Sophie Dionysopoulou, mitin tarihsel süreçte nasıl değiştiğini örneklerle anlattı.
Rahatlık Ve Konfor Alanı
Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Esra Dicle de, antik metinlerin neden tekrar tekrar ele alındığı sorusuna odaklandı. Eski bir hikâyeyi yeniden anlatmanın estetik ve düşünsel bir bağ kurma arzusu taşıdığını belirten Dicle, “Eski bir anlatıyı yeniden anlamlandırmak; onunla estetik bir akrabalık kurmak, o kanalın içine dahil olup geleneğin bir parçası hâline gelmek gibi motivasyonlar içeriyor. Hikâyeleri hatırlatarak onlara saygı sunan uyarlamalar var. Bir de kaynak metinle hesaplaşarak, onu dönüştürerek yapılan yeniden yazımlar var.” dedi.
Esra Dicle, “Hamlet defalarca sahnelenmiş olmasına rağmen hâlâ gidip izliyoruz. Sanırım burada spekülatif de olsa bir konfor var. Özellikle kriz anlarında veya kontrol edemediğimiz bir dünyada yaşadığımız duygusuna kapıldığımızda bize bir tür rahatlık sağlıyor. Nasıl aynı şarkıyı tekrar tekrar dinlemek bir konfor refleksiyse, bildiğimiz romanlara, filmlere ve dizilere dönmek, bildiğimiz hikâyeye sığınmak oluyor.” dedi.
Tanıdık anlatıların dışına çıkıldığında izleyicinin kimi zaman direnç gösterebildiğini belirten Esra Dicle, “Hikâyeler bilindik biçimde anlatılmadığında, ister söylem ister estetik olsun, izleyici tepki verebiliyor. Örneğin ‘Böyle Shakespeare mi olur?’ deniyor” ifadelerini kullandı.
Kadın Karakterlerin Yeniden Yazımı
Eril söylemin ve iktidar dilinin kurulduğu mitlerin doğal olarak sorgulamaya açık hâle geldiğini söyleyen Esra Dicle, mitolojideki kadın karakterlerin yeniden yazılmasının bu açıdan önemli bir hesaplaşma alanı sunduğunu vurguladı. Dicle, “Kadınların tarihsel suskunluğunu, edilgenliğini, sessizliğini ve özellikle sahne üzerindeki temsil krizini aşmaya yönelik müdahaleler yeniden yazımda belirginleşiyor” dedi.
Bu süreçte gerçekliğin dilini yeniden kurmaya yönelik geniş bir girişimin ortaya çıktığını belirten Esra Dicle sözlerine şöyle devam etti:
“Belleğin, hatırlama biçimlerinin, bilginin üretim yöntemlerinin tamamı gözden geçiriliyor ve bu da bir hesaplaşmanın parçası hâline geliyor. Neyin nasıl temsil edildiği, neyi hatırlayıp neyi unuttuğumuz. Kadın karakterlerin yeniden yazımı, sadece kadının görünür kılınması değil; onu sessizleştiren iktidar mekanizmasının da görünür kılınması demek. Bu sadece kadın öznelliği meselesi değil; aynı zamanda kadının kurban hâline getirildiği sistemin diğer tüm kurbanlarının da görünür olduğu, bütün yapının sorguya açıldığı bir alan yaratıyor.”
(Deniz Şimal Taşan, Gazete Kadıköy)